Her yıl mayıs ayı geldiğinde liselerle
ilgili aynı şeyleri konuşuyor aynı şeylerden yakınıyoruz.
Her nedense şu ufacık probleme bir türlü
çare üretemiyoruz.
Lise son sınıf öğrencileri ÖSS’ye hazırlık
için mayıs ayından itibaren izin, rapor ve devamsızlık haklarını kullanarak
okula gelmiyorlar.
Sadece son sınıflar olsa beklide okullar
boşalmayacak. Bu durumdan yararlanan ikinci sınıflarda aynı yola başvurarak
erken tatile çıkmış oluyorlar.
Böylece okullar daha mayısın ortalarında
fiili olarak tatil edilmiş oluyor.
Aslında şöyle basit bir ayarlama bu
sıkıntıya çare olabilir.
Okullar 1 Eylülde açılıp 1 Haziranda
kapatılsın.
ÖSS sınavı da, ya haziranın son haftasına ya
da temmuzun ilk haftasına alınırsa belki bu problemler ortadan kalkmış
olacak.
Onlarca yıldan beri hep aynı sıkıntıları
yaşamaya devam ediyoruz. Bu sıkıntıyı üstelik sadece okullar da yaşamıyor.
Sağlık kurumları da aynı sıkıntılar
içerisine giriyor. Sağlık kurumları önünde rapor için her gün onlarca öğrenci
kuyruk halinde bekleyerek, sağlık kuruluşlarının yükünü bir hayli
artırıyorlar.
Öğretmenlerin ve velilerin çektiği
sıkıntılar ise başlı başına bir dert.
Eğer ÖSS sınavıyla okulların kapanması
arasında bir ay gibi bir zaman aralığı olursa, öğrencilerin ne rapora ne izne
nede devamsızlığa ihtiyaçları kalacaktır.
Çalışmak isteyenlere okulların
kapatılmasından sonraki bir aylık süre yeterli olacaktır.
Zaten okullar açık bile olsa haziran ayından
itibaren sıcaklıkların bastırması sonucu verimli ders de yapılamamaktadır.
Türkiye şartlarında eğitim ve öğretimin en
uygun zaman Aralığı 1 Eylül 1 Haziran arasıdır.
15 Eylül 15 Haziranın ne özelliği var ki
uzun yıllardan beri bu zaman diliminde ısrar ediliyor.
YÖK’ÜN YANLIŞ ISRARI
Her yıl YÖK, ÖSS ile ilgili beklenmedik
değişiklikler yapıyor. Bu değişikliklerde sınava girecek gençlerimizin
kafasını karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Ayrıca Meslek Lisesi çıkışlılara uygulanan
adaletsizliklerde hala devam ediyor.
Bu adaletsizlikler ülkemizde ayrıca teknik
eleman sıkıntısı da meydana getirmiştir.
Bu ülkenin çocuklarının önünü hangi
nedenlerle ve kim kapatırsa kapatsın, ülkemize en büyük kötülüğü yaptığının
farkına varmalıdır.
Değişik bahanelerle getirilen kısıtlamalar
hem anayasamıza hem de insan hakları evrensel beyannamesine aykırıdır.
Bakınız Anayasamızın 42.maddesinin birinci
paragrafında ne yazıyor. “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun
bırakılamaz...”.
İnsan hakları evrensel beyannamesinin ilgili
maddesi de şöyle diyor.
“Her kişinin eğitim hakkı vardır. Eğitim
parasızdır. Hiç olmazsa ilk ve temel eğitim dönemlerinde böyle olmalıdır. İlk
eğitim zorunludur.
Teknik ve mesleki öğretimden herkes
yaralanabilmelidir.
Yüksek öğretim, yeterliliklerine göre
herkese tam eşitlikle açık olmalıdır.(md:26)”
YÖK meslek liseleri aleyhine getirdiği
üniversiteye giriş kısıtlamalarını bir an önce kaldırmalı ve bu yanlış
ısrarından bir an önce de vazgeçmelidir.
Görüldüğü üzere bu hem anayasamızın, hem de
insan hakları evrensel beyannamesinin gereğidir.
İsteyen, puanı tuttuğu takdirde istediği
alanda eğitim görebilmeli ve bunu hiç kimse hiçbir bahaneyle
engelleyememelidir.
Gençlerimizin önünü kapatmak için bin bir
türlü yola başvurulacağına, onların önlerini nasıl açacağımızın yolları
konusunda kafa yormanın daha bilimsel olduğunu unutmayalım.
<==Anasayfa