FARELİ PEKMEZ

İSMAİL SARIÇAY

E-Posta: isaricay@gmail.com

Bir varmış bir yokmuş. Pireler berber iken, develer tellâl iken, ben ninemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, evvel zaman içinde kalbur saman içinde köyün birinde bir köy odası varmış.

Ormanlıklar ve ağaçlar içinde şirin mi şirin bir köy varmış. Bu köyün bağları bahçeleri çok meşhurmuş.

Hele o yayla üzümlerinden çıkarılan üzüm pekmezi yok mu, yedi diyara nam salmış.

Bu şirin köye gelen kim olursa olsun üzüm pekmezi yemeden gitmezmiş.

Yeşillikler içindeki bu şirin köyün birde köy odaları varmış. Köy odasının geleni gideni hiç eksik olmazmış.

Köy odasına yaddan yabandan çok mu çok gelenler olurmuş. Bazı Hintden, bazı yemenden, çeşit çeşit insanlar gelir, köy odasında günlerce kalırlarmış.

Köy halkı da sırayla gelen misafirlere yemekler yapar yedirirlermiş. Yemeklerde bazen bulgur pilavı, bazen kuru fasulye, bazen gevrek ıslatması ve arkasından da tatlı verilirmiş.

Tatlılar misafirlerin isteğine göre yapılır yedirilirmiş. Tatlı çeşitlerinden kimi zaman basma helva, kimi zaman kırık helva, kimi zamanda dünyaya ün salmış şirin köyün pekmeziymiş.

Gelen misafirlere hangi tatlıyı yiyeceği sorulduğunda bu köye gelip de pekmez yemeden gidilir mi diyerek daha çok pekmez istenirmiş.

Köy odasına kim gelirse gelsin aç bırakılmaz köylüler tarafından bıkmadan usanmadan her gün üç öğün yemek verilirmiş.

Yine bir gün köy odasına atlı bir misafir gelmiş. Bu misafir acıkmış mı acıkmış. Atını odanın avlusuna bağlamış.

Atını ağaca bağlarken köy odasına en yakın Aygül  hanım misafiri fark etmiş. Alel acele elinde ne varsa pişirip bir sini üzerine tabakları yerleştirip yemekleri koymuş ve altı yaşındaki kızı ayça’yla tanrı misafiri kabul edilen köy odasındaki kişiye göndermiş.

Ayça misafire hoş geldin dedikten sonra yemekleri güzelce yere yerleştirdiği kasnağın üzerine siniyi koymuş.

Buyur amca sofrayı koydum afiyetle ye demiş.

Birde bakmış ki sofrada tatlı yok.

Ayça misafire demişki;

Amca sana tatlı getireceğim, hangi tatlıyı istersin?

Misafir;

A benim küçük kızım sizin bu köye gelip de o dillere destan pekmezinizden başka ne isteyebilirim ki? Tabiî ki pekmez olsun demiş.

Ayça peki amca hemen getiriyorum sen yemeğine başla. Şimdi gelirim diyerek hoplaya zıplaya evlerine pekmez almaya gitmiş.

 Ayça daha evlerinin avlu kapısına varır varmaz anne anne misafirin pekmezini götürmeyi unutmuşum.

Hemen bir kaba koyuver de götürüvereyim demiş.

Ayçanın annesi Aygül hanım;

Kızım koş şu kepçeyi alda getir demiş.

Ayça koşarak kepçeyi kaptığı gibi annesine koşmuş. Buyur anneciğim kepçeyi getirdim demiş.

 Aygül hanım dedelerinden kalma kocaman pekmez küpünün kapağını kaldırmış birde ne görsün, pekmez küpünün içinde kocaman bir fare ölüsü yüzüyor.  

Ayça kızım buda ne böyle? Hay kör olası nerden girdi bu fare buraya diye bağırmış.

Hemen kepçeyle fare ölüsünü pekmez küpünün içinden alıp dışarı çıkarıp çöp tenekesine atmış.

Aygül hanım hemen kızı Ayçaya seslenmiş.

Kızım evde hiç pekmez koyacak tabağımız kalmadı. Şu ninenin altını aldığımız sımkıçı (saksıyı) getir de onu dolduruvereyim götür demiş.

Hemen Ayça koşarak ninesinin sımkıçını koşarak getirip annesine vermiş.

Aygül hanım o kocaman toprak sımkıçı pekmezle doldurmuş. Konan pekmez siz deyin iki kilo ben diyeyim beş kilo.

Oldukça çok pekmez doldurmuş saksıya.

Haydi, kızım çabuk götür pekmezi de misafir sofradan kalmadan yesin demiş.

Ayça tamam anneciğim diyerek almış ninesinin pekmez dolu saksısını koşmuş misafirin yanına.

Ayça pekmez saksısını sininin üzerine koymuş, buyur amca pekmezini de ye demiş.

Misafir saksıya bakmış bakmış.

Kızım bu kadar pekmezi kim yiyecek, çok fazla koymuşsunuz demiş.

Sizin bu kadar pekmeziniz çok mu? Her gelene bu kadar pekmez koyarsanız pekmeziniz çabucak biter sonra demiş.

Ayça misafire şöyle seslenmiş.

Amca bizim kocaman bir küpümüz var. İçi pekmez dolu ama içine fare düşmüş.

Annemde pekmez çabuk bitsin diye bu kadar çok koyuverdi.

Bunu duyan misafir saksıyı kaptığı gibi sokağa fırlatmış.

Olur mu böyle şey! Olur mu böyle şey! Diye bağırmış.

Saksının kırılıp parçalandığını gören Ayça, var gücüyle annesine bağırmaya başlamış.

Anne! Anne! misafir amca ninemin saksısını kırdı. Ninemi neye yaptıracağız bundan sonra diye haykırmış.

Bunu duyan misafir temelli çılgına dönerek midesi bulanmaya ve kusmaya başlamış.

Zavallı misafir oracık da kusa kusa ölüvermiş.

Masalımızda burada bitivermiş.

<==Anasayfa