MİLLİLERİMİZ HİNTERLAND’IMIZI

AYAĞA KALDIRDI

İSMAİL SARIÇAY

E-posta: isaricay@gmail.com

Milli futbol takımımızın 20 Haziran 2008 Cuma günü Avrupa futbol şampiyonasında Hırvatistan karşısındaki 4-2’lik galibiyeti Türkiye’nin Hinterland’ını(Kültürel etki alanı) ayağa kaldırdı.

Bu durumu bizlere yaşatan milli takımımıza ne kadar teşekkür etsek azdır.

Afrika’nın batısından, Bosna’dan tutun da ta Doğu Türkistan’a ve Hint okyanusundan Sibirya’ya kadar yer yerinden oynadı.

O tarihi geceyi tüm televizyonlardan duygu sellerine kapılarak doyasıya izledik, yaşadık.

Bu manzara karşısında insanın gözlerinin yaşarmaması mümkün değil.

Türkiye’nin galibiyeti karşısında bu kadar geniş coğrafi kuşağın, sanki kendileri galip gelmiş gibi ayağa kalkması, hepimizi bir daha bir daha düşündürmelidir.

Hangi bağlar böyle göz yaşartıcı manzaraları gözümüze sokarcasına oluşturuyor hepimizi derin derin düşündürmelidir.

Kabul etsek de etmesek de Türk milletine gönül bağıyla bağlı olan halkların ve bölgelerin ayağa kalkmasıdır bu durum.

Ezilmişliğe, horlanmışlığa, zulme, dışlanmışlığa, başsızlığa, başarıya susamışlığa bir çığlıktır bu.

Hangi ülkenin böyle bir başarısı karşısında, milyarlarca insanda ve bu kadar geniş coğrafyada ilgi uyandırıyor, kutlanıyor bir örneği var mı?

Almanya’nın mı, Fransa’nın mı, İngiltere’nin mi, Rusya’nın mı, Çin’in mi,  ABD’nin mi kimin?

Bu durum, sınırlarımızı aşmayan alanı bile göremeyen bizim bazı aklıevvelleri, şapkalarını önlerine koyup bir defa değil binlerce defa düşündürmesi gerekir.

Türk milletinin sahip olduğu, ancak bizim görmek istemediğimiz potansiyel gücümüzün de bir göstergesidir bu manzara.

Tabi ufku buraları görebilecek kadar geniş olanlara.

Yıllardan beri yazıyoruz, söylüyoruz. Türkiye’nin savunma hatları bugünkü fiziki sınırlarımız olamaz.

Olursa da bize Anadolu’da huzur vermezler.

Netice de vermiyorlar zaten.

Görüyorsunuz bir PKK belasıyla bile yirmi beş yıldır uğraşıyoruz, hala çözemedik.

On birlerce şehit verdik ve vermeye de devam ediyoruz.

Ekonomik faturasını ise hesaplamak mümkün değil.

Onun için Türkiye’nin savunma hatları Afrika’nın batısından ve Bosna’dan başlayıp Doğu Türkistan’a, Somali’den, Sibirya’ya kadar uzanan coğrafi alanı içine alan bizim hinterlandımız sınırları olmalıdır diye diye dilimizde tüy bitti.

Bunları söyleyip yazmakla birçok kesimden şiddetli eleştiri mesajlarına muhatap olduk.

Sizin söyledikleriniz ütopya diyerek ağır eleştiride bunanlar oldu.

 Ham hayal ürünü diyenler oldu.

Olmayacak duaya âmin demek diyenler oldu

Oldu da oldu.

Olsun biz yine bunları yazmaya ve söylemeye devam edeceğiz.

Belki birileri duyar, dikkate alır da gelecek yüzyıllarımızın taşlarını bu günden döşemeye çalışırız.

Bunları söylemekle savaş ilan edelim, buraları fiziki sınırlarımız içine katalım, yakalım, yıkalım vb. gibi düşünceler aklımızın köşesinden bile geçmemektedir.

Türkiye’nin yöntemi hiçbir ülkeye nasip olmayacak kadar insani, medeni ve kardeşçe olan gönül köprüleri vasıtasıyla gerçekleşmesi mümkün olan bir güvenlik çemberi oluşturmaktan geçmektedir.

Böyle bir anlayış tüm bölge ülkelerinin ortak emniyet ve çıkarlarını gözeten bir yapılanmayı kapsayacaktır.

Dünyanın öbür ucundan gelip güvenliğimizi tehdit ediyorlar diyerek başta ABD, İngiltere ve İsrail’in çeşitli bahanelerle Somali, Nijerya, Lübnan, Suriye, Irak, İran, Afganistan, Pakistan vb. ülkelerde tedbir almaları ütopya olmuyor da Türkiye’nin ki mi olacak?

 İşte milli takımımızın 2008 Avrupa kupasındaki başarıları, Türk milletine sahip olduğu bu potansiyel gücü bir defa daha açık şekilde göstermiştir.

Tabi ki iç kavgalardan başımızı kaldırıp görebilirsek.